Niğde, çoğu insan için Anadolu’nun sıradan ama değerli şehirlerinden biridir. İç Anadolu Bölgesi’nin sakin ve huzurlu atmosferini barındıran, doğal güzellikleri ve köklü tarihiyle kendine özgü bir kimliğe sahip bir şehir. Ancak gurbetçi bir öğrenci için, Niğde’ye adım atmak, sadece bir yer değiştirme değil, aynı zamanda kimliğin sorgulandığı, özlemlerin, kaygıların ve umudun iç içe geçtiği bir yolculuktur.
Gurbet, insanın en derin özlemlerini ortaya çıkaran bir duygudur. Yaşadığınız şehre, kendi kökenlerinize, geçmişinize, ait olduğunuz yere duyduğunuz özlem, her geçen gün daha da yoğunlaşır. Ancak Niğde, bu özlemleri sadece bir şehir olarak değil, bir kimlik arayışının içinde yavaşça şekillenen, hem geçmişi hem de geleceği barındıran bir yer olarak karşınıza çıkar. İşte bu nedenle, Niğde’yi sadece bir şehir olarak anlatmak eksik kalır.
Niğde, gurbetçi bir öğrenci için, hem bir yabancılığın hem de içsel bir aidiyetin simgesidir.
Memleketin Özlemi: Niğde’nin Sessizliği ve Gurbetin Yalnızlığı
İstanbul’da büyüdüm. Hızlı, gürültülü, sürekli bir şeyler yapan insanların arasında… Fakat Niğde’ye geldiğimde, buradaki sessizlik beni bambaşka bir duyguyla sarmıştı. İnsanlar birbiriyle selamlaşırken, ağır adımlarla yürürken, zaman burada hiç olmadığı kadar yavaş geçiyordu. İlk başta bu sakinlik beni yalnızlaştırmıştı. Bir parça uzaklık vardı burada, memleketimin sıcaklığından, insanlarının o samimi gülüşlerinden. Her sabah, sokaklarda yürürken, İstanbul’un kalabalığında kaybolan ben, burada niye yalnızdım? Neden buradaki her şey bana yabancı geliyordu?
Bir gurbetçi öğrencinin gözünden bakıldığında, her şeyin ve herkesin hızla akıp gittiği büyük şehirlerden sonra, Niğde’nin bu sakinliği, bir tür boşluk gibi hissettirebilir. Ama zamanla anladım ki, bu boşluk, aslında bir şeylerin yeniden şekilleneceği, geçmişin izlerinden özgürleşebileceğim bir alan oluşturuyordu. Bu sessizlik, bir yerden bir yere ait olma arayışının başlangıcıydı.
NÖHÜ: Niğde’nin Dinamik Yüzü
Niğde’de, büyük şehirlerin stresinden uzak, fakat bir o kadar da dinamik bir ortam var. Üniversite hayatı, bu şehrin sakinliğinde bir nehir gibi akıyor. Niğde Üniversitesi, buradaki gençler için hem bir eğitim merkezi hem de yeni fikirlerin, yeni arkadaşlıkların yeşerdiği bir toprak parçası. İçinde bulunduğum bu çevre, her ne kadar sakin olsa da bana fırsatlar sunuyordu. Üniversite, buradaki yalnızlığımı unutturuyor, beni daha farklı bir yaşam tarzına hazırlıyordu. İlk başlarda bu küçük ama çok sıcak şehre, büyük şehirdeki alışkanlıklarla gelmiştim. Ancak zamanla, bu sakin ortamın içinde kişisel bir dönüşüm yaşadığımı fark ettim. Artık insanlarla daha derin bağlar kuruyor, çevremdeki insanlar için küçük ama anlamlı bir yer ediniyordum.
Belki de memleketime dair özlemim, Niğde'de geçirdiğim her günle daha çok şekilleniyordu.