İnsanoğlunun yaşamını idam ettirebilmesi için gıdaya, suya ve oksijene ihtiyacı vardır. Bu üç etken olmazsa sadece insanoğlu değil hayvanlar ve bitkiler de yaşamlarını sürdüremezler. Su insanlar için hayati öneme sahiptir. Başka bir ifadeyle “su, hayattır.”.
Günümüzde iklim değişikliğine, çevre kirliliğine ve küresel ısınmaya bağlı olarak mevsimler normal seyrinden çıkmıştır. Mevsimlerin normal seyrinden çıkması ile birlikte dünyanın önemli bir bölümünde kuraklık meydana gelmiştir. Kuraklık olduğu bölgelerde kar ve yağmur sularından beslenen akarsular ve göller kuruma noktasına gelmiştir. Akarsular ve göllerin su ihtiyacını giderememesi, yeraltı sularının kullanımını arttırmıştır. Daha fazla kullanılan yeraltı suları, daha derinlerden çıkarılmak zorunda kalınmıştır. Hal böyleyken su kaynaklarını tasarruflu kullanmak ve su israfına karşı çalışmalar başlatmak zaruri olmuştur.
Tarım arazilerinde tarımsal sulamanın ilkel şekilde yani “vahşi sulama” dediğimiz şekilde yapılması geleceğin dünyası için çok önemli bir tehdit olarak önümüze çıkmaktadır. Çağımızda akarsuların azaldığı bir dönemde, yer altı sularının daha derinlere çekildiği ve hatta tükenmeye başladığı bir dönemde suyu vahşice israf ederek kullanmamız, insanlığın çok acı sonuçlar ödemesine neden olacaktır. Çünkü yukarıda belirttiğimiz üzere insanoğlu dahil tüm canlıların yaşamını idame ettirebilmesi için oksijene, güneşe, suya ve toprağa ihtiyacımız vardır. Bitkiler, hayvanlar dahil hiçbir canlı su olmadan hayatta kalamaz. Su olmadan hiçbir ürün üretemeyiz. Su zincirleme olarak dünyadaki tüm yaşam alanlarını etkileyecektir. Bu yüzden suyu tasarruflu kullanmalıyız ve su kaynaklarını israf etmeden kullanmak için her yerde eğitim faaliyetlerini yürütmeliyiz. Beslenmeden temizliğe kadar suyu israf etmeden tasarruflu kullanmayı toplumumuza öğretmemiz gerekmektedir. Bilimsel çalışmalara ağırlık verilmeli, teknolojiden sonuna kadar yararlanılmalı, modern ne kadar teknik varsa sulama konusunda kullanılmalıdır. Damlama sisteminden yeraltı sulama sistemine ve güneşin sulamaya daha az zarar verdiği saatlerde sulamanın yapılmasına kadar sulamayla ilgili bütün teknikleri kullanmak, gelecek nesillere karşı en önemli sorumluluklarımız arasında yer almaktadır.
Tarımsal sulama ile ilgili önemli bir diğer sorun ise, su kuyularına ruhsat verilmemesi ve ruhsat alınması için zorlu bir bürokratik sürecin olmasıdır. Bu durum kaçak kuyu açılmasına neden olmaktadır. Akarsuların, göllerin ve barajların tükenmeye yüz tuttuğu, yeraltı sularının daha derinlere çekildiği bir zamanda suların kayıt altına alınması önem arz ederken hem mevcut kuyulara ruhsat verilmesi imkansız hale gelecek kadar zorlu bir mevzuat koymak hem de yeni kuyuların açılmasına izin vermemek kayıt altına alınması gereken yer altı sularını kendi kaderine bırakıyor gibi bir şey olmaktadır.
Artık günümüzde yeni bir kavram çıktı “Su Hasadı”. Yağan yağmurlar ve karlar çatılardan oluklara ve oradan kanalizasyona karışıyor. Su hasadı denilen bu sistemde, her binaya (fabrika, iş merkezi, apartman gibi) bir su tankı koyularak oluklardan akan sular tanklarda biriktirilmelidir. Biriken sular birçok yerde kullanılabiliyor. Mesela temizlikte, üretimde, arıtma yapılıp içme suyu olarak bile kullanılabiliyor. Bu sistemin ilimiz başta olmak üzere ülkemizin her yerinde yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bununla ilgili devlet hibe, teşvik ve sübvansiyonlu krediler vererek vatandaşı teşvik etmelidir.
Bütün bu anlattıklarımızdan sonra suyu vahşice kullanmak ne kadar zalimce bir şey buyurun siz düşünün. Biz doğaya kötü davrandığımızda ve onu yok etmeye çalıştığımızda, aslında insanlık olarak kendimizi yok ettiğimizin henüz tam anlamıyla farkında değiliz.